Tarih boyunca birçok suçlu ve katil hikâyesi anlatılmıştır. Ancak, Elizabeth Bathory’nin hikayesi, onu tarihin en ünlü kadın seri katillerinden biri yapmıştır. Orta Çağ Macaristan’ında yaşayan Bathory, korkunç suçlarıyla adını tarihe kazımış ve birçok korku efsanesine ilham vermiştir.
Elizabeth Bathory, 1560 yılında Transilvanya’nın soylu bir ailesinde doğmuştur. Zengin ve güçlü bir ailenin çocuğu olarak, toplumda ayrıcalıklı bir konuma sahipti. Gençlik yıllarında Bathory, eğitim ve güzellikle ilgili konulara büyük önem verdi. Çok dilliydi ve birçok bilim ve sanat dalında yetenekliydi.
Kraliyet Soyu
Ailesi, Macaristan Krallığı’nda etkili ve güçlü bir konuma sahipti. Babası, Bathory’nin doğumundan önce Ecsed Kontu olarak tanınan George Bathory’di. Ayrıca, Polonya kralı III. Zygmunt‘un kuzeniydi. Bathory, soylu kökenleri ve ayrıcalıklı statüsü nedeniyle toplumda yüksek bir konumda yer aldı.
Kanlı Kontes’in Hikâyesi
Elizabeth Bathory, 15 yaşında, kendisi gibi soylu bir aileye mensup olan Ferenc Nadasdy ile evlendi. Bathory’nin karanlık ve zalim yanı, eşinin askeri görevleri sırasında ortaya çıkmıştır. Eşinin sık sık savaşa katılması, Bathory’yi şatosunda yalnız bırakmış ve kendini kontrol edememesine neden olmuştur. Bathory, bu dönemde genç kızları topraklarına getirerek onlara işkence etmeye ve öldürmeye başlamıştır.
Bathory’nin işlediği vahşetin birçoğu, kurbanlarının bedenlerinden kan toplamakla ilgiliydi. Kanı, genç kızların banyo yapmak veya ciltlerini genç tutmak için kullandığına inanılıyordu. İşkence yöntemleri arasında dövme, açlık, yakma, dondurma ve diğer fiziksel ve psikolojik işkenceler vardı. Bathory, bu vahşi eylemlerini işlemeye devam etti ve genç kızları acımasızca öldürdü.
Bathory’nin korkunç eylemleri, bölgede dikkat çekmeye başladı. Özellikle yerel halk, kaybolan genç kızlar konusunda şüphelerini dile getirdi. Şüphelerin artması üzerine 1610 yılında Bathory hakkında bir soruşturma başlatıldı. Yerel otoriteler, Bathory’nin topraklarında işlenen vahşet suçlarını araştırmaya başladı. İşkence, cinayet ve kan emme eylemleriyle suçlandı. Yerel yetkililer, Bathory’nin suçlarının delillerini topladı ve bu deliller, Bathory’nin korkunç suçlarına ışık tuttu.
Elizabeth Bathory, suçlu bulundu ve hapse mahkum edildi. Ancak, soylu ailesine dayanarak idam cezasına çarptırılmadı. Bunun yerine, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı ve şatosunda hapsedildi. 1614 yılında, 54 yaşındayken, hapsedildiği şatoda hayatını kaybetti. Ölüm nedeni doğrulukla kanıtlanamamış olsa da, genellikle doğal nedenlerle öldüğü düşünülmektedir. Elizabeth Bathory, 1614 yılında öldüğünde, etrafı koruyucularla çevrili olan Şomlyó Şatosu’nda hapsedilmişti. Tarihe “Kanlı Kontes” olarak geçen Elizabeth Bathory, yaptığı vahşetlerle kadın seri katiller arasında en ünlülerinden biri olarak anılmaktadır.
Kanlı Kontes’in Sanata Etkileri
Edebiyat
Elizabeth Bathory’nin hikayesi, birçok edebi eserde ve mitolojik anlatıda yer almıştır. Hikayesi, vampir mitosuyla bağlantılı olarak işlenmiş ve birçok roman, hikaye ve şiirde konu edilmiştir.
Sheridan Le Fanu’nun “Carmilla” adlı romanı, Bathory’nin kan emici bir vampir olarak yeniden yaratıldığı en ünlü eserlerden biridir. Bram Stoker’ın “Dracula” romanının bazı unsurları da Bathory’nin efsanevi hikayesinden etkilenmiştir.
Sinema ve Televizyon
Elizabeth Bathory’nin hikayesi, sinema ve televizyon dünyasında birçok kez ele alınmıştır. Filmler, belgeseller, dizi ve televizyon dizileri, onun korkunç eylemlerini ve mitlerini anlatmıştır.
1971 yapımı “Daughters of Darkness” ve 2008 yapımı “Bathory: Countess of Blood” gibi filmler, Bathory’nin hikayesini beyaz perdeye taşımıştır. Ayrıca popüler televizyon dizisi “American Horror Story: Hotel”de de Bathory karakterine yer verilmiştir.
2006 yapımı “Stay Alive” adlı filmde, gençlerin oynadığı bir video oyununda Bathory’nin ruhunun ortaya çıkması anlatılmaktadır.
Ayrıca, 2010 yapımı “The Countess” ve 2011 yapımı “The Legend of Blood Castle” gibi filmler de Bathory’nin hikayesine dayanmaktadır.
Görsel İmgelem
Elizabeth Bathory’nin hikayesi, sanat dünyasında da çeşitli görsel imgelemelerle karşımıza çıkar. Resimler, illüstrasyonlar ve heykeller aracılığıyla Bathory’nin karanlık dünyası ve suçları tasvir edilmiştir. Bu eserler, izleyicilere Bathory’nin vahşetini ve psikolojisini anlatmayı hedefler. Özellikle gotik sanat ve gotik tarzda çalışan sanatçılar, Bathory’nin etkisinden beslenmiştir.
Tiyatro ve Müzikal Eserler
Elizabeth Bathory’nin hikayesi, tiyatro sahnesinde de işlenmiştir. Birçok tiyatro oyunu, onun karanlık yaşamını ve suçlarını dramatize etmiştir.
Özellikle müzikal sahnede Bathory’nin hikâyesi popüler olmuştur. “Countess Bathory” adlı müzikal, onun hayatını ve suçlarını anlatan bir gösteri olarak sahnelenmiştir.
Elizabeth Bathory’nin korkunç hikayesi, sanat dünyasında önemli bir etkiye sahiptir. Edebiyat, sinema, tiyatro ve müzik gibi farklı sanat formlarında onun hikâyesi işlenmiş ve mitler yaratılmıştır.
Diğer biyografi yazılarımıza ulaşmak için tıklayınız.